Günler vardır, günler, güzel, anlamlı, bizi ifade eden, yapmamız gerekenleri anımsatan, unutmak istesekte unutamadığımız, unutmamak istediğimiz, unutmamak için hafızamızda canlı tutmaya çalıştığımız, sürekli tekraladığımız, ne olur ne olmaz diye bir yere not ettiğimiz, takvimin sayfalarına işaretlediğimiz, birilerine unutursam hatırlatın dediğimiz günler, özelden de özel günlerimiz vardır.
Unutursak unutulacağımız günlerdir bunlar.
Sanki unutursak karşımızdakinin yüzüne bakamayacağımızı düşündüğümüz, hatta unutunca ihanet etmişiz düşüncesine kapıldığımız…
Sayısız özel günlerimiz vardır.
Doğum günü, evlilik, nişan ve tanışma ve 21 Aralık Şımarıklık Günü.
Öyle ki sevdiğimizin doğum gününü bile yazarız aklımızın sayfasına, telefonunu yazdığımız gibi; ayak numarasını, beden ölçülerini… Gibi gibi büssürü gibi günler…
Birde ortak günlerimiz vardır, toplumsal günler olarak adlandırdığımız, kutladığımız, ama kutsamadığımız. Çünkü hiçbir şey yüce, aziz, erişilmez, dokunulmaz değildir. Bunlarda özel günlerimiz gibi unutmamamız, mutlaka kutlamamız, anlamına anlam katmamız gereken ama bunu bir mecburiyet, bir görev olarak görmeden, içtenliğimizle, olanca duyarlılığımızla kutlamamız gereken…
Bu 14 Şubat’tır, 1 Eylül Barış günüdür, Engelliler günüdür ve 21 Aralık Şımarıklık…
21 AralıK‘a takanlarda var, “Sahi böyle bir gün var mı?” diyenlerin olduğu gibi.
Garip gelir insana Şımarıklık günü… Çünkü algımızda şımarıklığın yeri olumsuzluktur, hoşsuzluktur. Şımarmak çoçukcadır, hafifliktir, hatta ukalalıktır.
Kızarız şımartana, ” Bırak onu ne şımartıyorsun, sonra tepemize çıkıyor.”
Ve yine deriz, “Piç, şımarık zengin, veleti.”
Ve devam ederiz aşağılamaya, “Hele şuna bakın şımarık şımarık hareketler, annesi babası hiç terbiye vermemiş.”
Şımarıklığı terbiyesizlikten sayıyoruz… Çok şeyi olduğu, çok kavramı karştırdığımız gibi Şımarıklığı da karıştırı, sayarız terbiyesizlikten, ukalalaşmaktan…
Çoktur gibi gibiler hayatımızda.
Unutamam, unutamadığım günler arasıdadır 21 Ağustos mesela. 30 Mart, 1 Mayıs, 6 Mayıs, 18 Mayıs.
Ve bir de lanetli günler vardır, kara günler 12 Mart, 12 Eylül gibi, gibi gibi günler…
Unutamam oğlumun doğum gününü, 23 Nisandır. Unutamam 1 Eylül’ü, 2 Nisan’ı…
Unutamam unutmak istemediklerimi. Hayatıma özellikler katan günlerdin bunlar. Unutursam sanki kuruyacak kalbim.
Geliyor, ağır ağır, hızlı hızlı, nazlı nazlı, sevimli sevimli geliyor gelmekte olan, gelmesi gereken güzel, güzelliklere güzellikler katacak olan, bizim neşemizi çoğaltacak olan, gülüşümüze devrim katacak, insani yanlarımızı anımsatacak, insanlaşma sürecine sokacak olan 21 Aralık Şımarıklık günü.
Şımarmak ukalalaşmak değildir, insanlaşmaktır, içinde sevgi vardır şımarıklığın, ukalalığın içinde de sevgisizlik.
Sımartmalı insan, şımartmalıyız insanı, sevdiklerimizi sevgimizle, çünkü insan ancak bir seygiyle şımarabilir, ancak bir sevgiyle şımartılabilir ve insan ancak sevgiyle insanlaşır.
Her gün şırmalıyız, evet evet her gün şımarmalı, şımartılmalıyız ve her gün şımartmalıyız ama özel olarak anlam yüklediğimiz günlerde de iki kere şımartmalıyız.
Bu günler bir güzelliği anımsatmak için vardır.
O zaman sevdiklerimizi şımartmaya hazırlanalım en kısa gündüzde ve en uzun gecede.
Gelsin!
Olsun her günümüz 21 Aralık Şımarıklık Günü.