Bir insan nasıl anlatılır Hasan Hüseyin dosta düşmana, hele bu insan aramızdan ebediyen ayrılmışsa ne söylenir ardından, ne yazılır?
Söyle Hasan Hüseyin, nasıl cümleler kurulur?
Kurulan her cümle yalan olur değil mi?
İmam sorar ya merhumu nasıl bilirdiniz?
O an hep birlikte, “İyi bilirdik,” deriz ya, işte bu bizim en büyük yalanımız olurdu.
Merhumu yalanla göndermek ne kadar samimice, Hasan Hüseyin, söyle?
Hatırlar mısın, Tını dergisinin bürosunda oturuyorduk, iki kız kalktı, çıkarken, “Tanıştığımıza memnun oldum” dedi. O an sen, “Ben memnun olmadım,” demiştin. Kız, “Olabilir!” demişti. Arkasını dönüp çıkarken, “Biz tanışmadık ki, sadece birbirimizi gördük,” dedin. Son sözünü duydular mı, duymadılar mı bilemiyorum, çünkü dönüp bakmadılar.
Ama ne kadar doğru demiştin gidenlerin ardından.
Tanımadan tanıdım demek!
Ben de senin yaptığını yapacağım, senin ardından doğruları söyleyeceğim. Yalanlarla ne kendimi utandıracağım ne de yalanlarla seni yanlış yunluş anlatacağım, hele ki şunu hiç söylemeyeceğim:
“Merhumu iyi bilirdim.”
Sen iyi değildin çünkü, hiç iyi değildin, bunu cümle âlem bilmeli.
Nasıl iyi diyebilirim ki sana?
Mevcut ritüelleri altüst eden, takmayan, aldırmayan adamdın.
“Yas yerime gelenlere birer kadeh şarap verin, baktınız iyi gidiyor, birer kadeh daha verin,” demek, ne demek?
Yas yerine gelenlere dua okutulur, tıkanıncaya kadar yedirilir içirilir, şarap vermekte nereden çıktı?
Bu da yetmedi, “Üstüme şiirler okuyun, öyküler okuyun,” dedin.
Sen dini ritüelleri hiçe sayandın, cindin.
Sen kötüydün Hasan Hüseyin, çok kötüydün.
Topluma fitne fesatlık sokuyordun, azdırıyordun insanları, asiliğe çekiyordun.
Kapitalizmin tekerine çomak sokuyordun.
İnsanları kışkırtıyordun yazılarınla, şiirlerin şeytan ayetleri gibiydi.
Sen harbiden kapitalizmin beş yüz yıldır canını dişine takarak kurduğu düzenin altını oyuyordun, insanlara devrim, devirin diyordun.
Başka hayatlardan söz ediyordun, sosyalizm, komünizm diyordun.
Hele o şiirlerin yok mu, zehir zemberek dizelerle doldurduğun…
Zehirliyordun kapitalizmden memnun memnun yaşayan insanları.
Bomba gibiydi her bir şiirin, her bir kelimen.
“Faşizme ölüm, Tek yol devrim,” diyordun, denilecek şey mi?
Sanatçı/edebiyatçı siyaset yapmamalıdır diyenlere ifrit oluyordun, Molotof kokteyl gibi atıyordun şiirlerini koyunlarına. Senin için sanatçı/edebiyatçı anti-kapitalist, anti-faşist olmalıydı, yıkıcı, yakıcı, bozucu olmalıydı.
Sen yıkıcısın Hasan Hüseyin, sen bozucusun, sen kapitalizmin temeline şiiri dinamit yapıp koyansın, sen iyi bir insan değilsin Hasan Hüseyin, sen insanları kapitalizme düşman edensin.
Şu dediklerini unutmadım, unuttum sanma!
“Bir şiir alkolle yıkanmalı, tüm mikroplardan temizlenmeli.”
O da ne?
Şeytan suyu içiriyordun miskin miskin oturanlara.
Neymiş efendim, yaralar da alkolle yıkanırmış.
Bu yüzden içip içip dizelerini yıkıyordun, biliyorum.
Sen şeytansın Hasan Hüseyin.
Sen kapitalizmin düşmanısın.
Bu düzenin akıllı insanı olamadın, kafanı sokamadın yüzde kırkın içine.
Sen beter insanısın Hasan Hüseyin!
Betersin!
Senin ardından boş tümceler kuramam, hiç bekleme!
De get Hasan Hüseyin Gündüzalp.
De get!
De get/ me be Allahsız.
De get/me!
Dur durduğun yerde.