HAYAT TAM BİR ŞOV AİDİYET MUTLULUKTUR…

Bir soru;
-Kendini, kime, neye, nereye, nasıl, ne kadar,
Hangi ölçüde hangi değere AİT hissedersin?
Ülken, devletin, kentin, sevgilin, ailen, eşin, işin,
Çocukların, annen-babana mı AİDİYETİN?
Peki, AİDİYET konusunda,
Kendini onlara adama nedenin nedir?
Hangi değerlerle kendini onlara sınırsızca,
Ve özverili biçimde ait hissedersin?
Sevgi mi? Aşk mı? Saygı mı? Korku mu?
Para mı? Şöhret mi? Siyasi güç mü?
Ekonomik neden mi?
Sosyal ve fiziki zorunluluk durumu mu?
Ya da yukarıdaki sorulardan hangisine
Kendini AİT hissettiğinde mutlu olursun?
Ya da ne kadar doyuma ulaşırsın?
Hayatla dolu dolu cıvıl cıvıl barış içinde hissedersin?
Kendini değişim, dönüşüme ve aşmaya hazır biçimde,
Bilinçaltı ve bilinç üstünü yenileyerek sevinç içinde mutlu olarak bilgece yaşarsın?
Peki, AİDİYET duygundaki somut ölçü nedir?
Adanmışlık mı?
Canını verebilecek kadar sınırsız sevgi mi?
Kutsal değerlere olan,
Manevi bağlılık mı? Saygı mı? Tehdit mi?
Şantaj mı? Fedakârlık mı? Nefret mi?Kin mi?
Politik baskı mı? Vatan sevgisi mi?
Ekonomik çıkar mı? Mahalle baskısı mı?
Nedir?
Bu sorulara somut biçimde, yanıt verip;
AİDİYETLERİNİ net olarak belirleyen insanlar,
Evren, dünya, hayat ve kendi ve çevresiyle,
Ömürleri boyunca barış içinde mutlu yaşarlar…
Onlar her daim olumlu düşünüp,
Olayların olumlu yanını görüp değerlendirirler;
Bu kişiler çalıştıkları kurumun geleceğine inanırlar,
Yarınlarını emekleriyle orada şekillendirirler,
Hangi mesleği yaparlarsa ona;
Tüm zamanlarını, enerjilerini
Harcayıp kendilerini adarlar,
-Ben buradan emekli olurum,
-Çocuklarımı okuturum,
-Evimi otomobilimi alırım,
-Yatırımı yaparım derler…
Sevdikleri diğer insanlarla tam bir uyum içinde yaşarlar,
Her türlü kazanımlarını ortaklaşa kullanırlar,
Sevdikleri kişi için gerekli her türlü,
Özveride fedakârlıkta bulunurlar,
Sevdikleri ve bağlandıkları için sadık olurlar…
Nereye kime AİDİYETLİKLERİNİ,
Belirleyemeyenler ise mutsuzdur;
Her şeyi olumsuz düşünür,
Olayların olumsuz yanlarını öne çıkartır,
Hayatın her getirisi ve götürüsüne yüzünü ekşitir,
Kendiyle arasına duvarlar örer;
Ruh ve bedeniyle çelişkiler yaşar,
Kendini seven çevresiyle, uyumsuzdur,
İnsanlara karşı sevgisiz, saygısız, kavgalıdır,
En belirgin özelliği geçimsiz, kaygılı olmasıdır,
Olaylara sürekli kıskançlık penceresinden bakar,
Sevmediklerinin aleyhinde dedikodular yapar,
İnanılmaz entrika plan ve projeleri,
Düşünüp insanlara tuzak kurup uygular,
İhanet etmeyi büyük başarı sayar,
Kimseyi bulamasa kendiyle kavga eder,
Asla gülümsemez, gülümseyenlere dayanamaz,
Her anı olumsuzlarla dolu ve acılı şekilde yaşar…
Birde bir de üçüncü gurup vardır ki;
Onlarda sürekli fikir değiştirir;
AİDİYET hisleri her an farklılaşır;
Bazen AİDİYETİNE tam bağlıdır,
Bazen AİDİYETİNİ ret ederler,
Bazı kişileri severler;
Bazılarını görmek bile istemezler;
Ruh ve bedenleri sürekli parçalı bulutludur;
Her alanda olduğu gibi,
AİDİYET duyguları da daima
Kararsızlıklar içerir
Bazen mutlu, bazen de mutsuzdur…
Beden ruhuyla barışık yaşayan;
Hayatın her türlü sorunlarını çözmeyi başaran;
Tüm gizemlerinin farkına varıp,
Bilgeliğe ulaşmayı başaran,
Akıllı her insan sadece bir kez geldiği;
Hayat isimli mucize serüveni beşikten,
Mezara kadar tamamen muhteşem,
Bir şov olduğuna inanır
Ona göre davranıp, her saniyesinin,
Her nefesinin tadını çıkartır…
Yukarıdaki sorulara insanın,
Verebileceği en somut yanıt;
Yaşadığı ülke, kent, hayatı
Kendisi, toplumla, ailesi,
Çevrendeki bireylerle,
Olan bağlılığının,
Sevgisinin ölçüsünü,
Somut net olarak ortaya çıkartacaktır…
Belki bu soruyu bazı kişiler;
Kendine ömür boyu hiç sormamış olabilir?
Aslında sormayı aklının ucundan bile geçirmemiştir?
Belki de çevresindeki kişiler,
Bu türlü sorulara onu yöneltmemiş olabilirler?
Aslında ülkemizdeki insanların pek,
Çoğunun aklına gelmeyen bu türlü,
İnce ve zihni yoran ilginç sorular;
Genellikle insanlara sorulmaz…
Aslında bunda;
Ne yasak, ayıp, günah, tehdit, şantaj,
Ne de mahalle baskısı vardır…
Sadece insanlar bu konuya yoğunlaşmamıştır,
Ya da yoğunlaştırılmamıştır…
Ama kendini aşmak için bilginin,
Sürekli peşinden koşan akıllı her insan;
Okudukça, düşündükçe, yazdıkça,
Araştırıp inceledikçe,
Hayatı aralıksız sorgulayan kişilerin,
Yoğunlaştığı farklı konulardır…
“HİÇ BİLENLE BİLMEYEN BİR OLUR MU?”
Özdeyişinden yola çıkarak,
Aklını kullanmayı başaran her insan için, okumak, öğrenmek, bilmek, sormak, sorgulamak, hayatı toplumlardan farklı ve bilinçli yaşamanın getirdiği en büyük sorumluluktur;
Bunun sonunda insan bilgelik gibi muhteşem bir olgunluğa ulaşır…

Bunları da Okuyabilirsiniz

Daha ne kadar öleceğiz, daha nasıl öleceğiz?

TÜM KADIN KARDEŞLERİMİZE SELAM OLSUN!!! Kadın cinayetlerinin özellikle son 10 yıldır arttığı ülkemizde önlem alınmamasını …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir