Dünya bir tiyatro sahnesi,
İnsan da oyuncudur;
Her insanın ömrü;
Bu serüvende,
Kendi somut kişiliğini,
Varlığının amacını öğrenme
Merakı devam eder…
…
Bu meraklı arayışı;
Dünya gezegeninde,
200 milyon tür olduğu kabul
Edilen canlılar arasında,
Sadece insan kendi varlığının,
Amacına şu sorularla yanıt arayabilir…
…
-Ben kimim?
-Dünya neresi?
-Neden yaşıyorum?
-Neden öleceğim?
-Ölümden sonrası var mı?
Meraklı aramalar, sorgulamalar,
Aralıksız ömür boyu devam eder,
Ve de varlığının amacına,
Tam olarak yanıt bulamadan da biter…
…
Aklını geliştirip kullanan
Her insan; yaşam serüveni,
Boyunca meraklı ve ısrarlı,
Sorgulamalarına asla ara vermez;
-Okuduğu kitap,
-Söylediği şarkı,
-İzlediği film,
-Televizyon dizisi,
-Belgeseller,
-Dinlediği insan,
-Seyahat ettiği ülkeler,
-Yürüdüğü yol,
-Gezdiği sokaklar,
-Gittiği AVM,
-Ettiği sohbetler,
-Yaşadığı kentte gördüğü ya da göremediği, canlı cansız her şeyde;
Hayatı boyunca durmadan,
Bitip tükenmeyen bir merakla,
Kendi amacının ve bu gezegendeki
Varlığının anlamının ne olduğunu arar…
…
-Karşısına çıkan her insanda,
-Nasılsın diye sorgulayan yüzlerde,
-Saygıyla sıktığı her ellerde,
-Duyduğu anlamlı her sözcükte,
-Okuduğu şiirin her satırı ve harfinde,
Tükenmez merakla kendini sürekli arar…
…
Bulunduğu tüm ortamlarda,
Gittiği ve gördüğü her yerde,
Ve şeyde kendi yansımasını,
Öz karakterinin oluşturan,
Kendini dışarıdan görmek,
Buradaki varlığının amacını
Merakla öğrenmek ister,
Ömrü boyunca bu eylemine,
Devam etse de bana göre,
Hem kendi varlığına, hem de
Tükenmeyen meraklı sorularına
Asla yanıt bulamaz, bulmayacaktır…
…
Sonu gelmeyen ısrarlı arayışını
Eylemlerini akıllı şekilde,
Gerçekleştiren insan;
Zihnine kayıt ettiği her şeyi,
Her bilgi, görüntü, deneyimi,
Alıp verdiği her nefesinde,
Attığı her adımında,
Dokunduğu her insanla,
Maddi manevi her yerde,
Canlı cansız olan,
Varlıklarla olan alış-verişinde,
Aslında farkında olmasa da,
Kendinin hayat serüvenini,
Yani varlığının öz kitabını yazar…
…
Yaşamının şarkısını söyler,
Türküsüyle çaresizliğini evrene haykırır,
Her nefesiyle hayat senaryosunu,
Satır satır, sahne sahne,
En kusursuz şekilde böylece yazar…
…
Zihnine kayıt ettiği sonsuz karelere
Kendi varlığının öz filmini çeker,
Orada hayatının başrolünü oynar,
Bilinçaltı ve bilinç üstünü oluşturan,
Özgün dünyasını ömür boyunca,
Bu şekilde düşüncesine işler,
Başka bir ifadeyle,
En kusursuz biçimde,
Kendi hayatını kendi,
Gün be gün aralıksız şekilde,
En çok beğeneceği biçimde inşa eder…
…
Ömrünce yaptığı bu düşünsel,
Kayıtların sonunda;
Hayatın bir mucize,
Kendinin de bunun içindeki
Muhteşem bir varlık olduğunu,
Hiç kimsenin asla kendi gibi,
Olmadığının, eşinin benzerinin,
Bulunmadığı ve bulunamayacağı,
Bilincine tam olarak ulaşır…
…
En dürüst ve erdemli sandığı,
İnsanların çoğunun yapay,
Yalan ve hileli davrandığına,
Yaşamı boyunca istemeden,
Aralıksız şekilde tanık olur…
…
Politikanın en kirli yüzü,
Hilelerinin en büyüğünü,
Yalanların yakıcılığını,
Dedikodu mikrobunun silahıyla
Çevresinde durmadan cinayet işleyen,
Arıza insanların kıskançlarını,
En sevdiklerine bile haince,
Tuzak kuranları, karamsar,
Ve kötümser düşünceleriyle;
İnsanları mutsuz etmek için,
Aralıksız olarak yaptıkları,
Beddualarıyla çevrelerine,
Ruhlarındaki kötülük zehri saçan,
Engerekten daha tehlikeli olanları,
Yani kötü insanları gördükçe,
Artık her şeye alışmış hale gelir…
…
Bu aşamaları aydın aklının
Penceresinden dikkatle nesnel şekilde,
İzleyip tüm aşamaları başarıyla
Geçen bilge insan bir ömürlük,
Kısa süresinde, varlığının amacıyla
Olmasa bile hayatla ve insanlarla
İlgili sınırsız ve çok farklı derin,
Bilgiler öğrenip, deneyimler kazanır…
Böylece insanları artık maskesiz
Şekilde görme yeteneğine ulaşır,
Onlardaki çirkinliği ve yalanı
Gördükçe, hemen kendi içine yönelir,
Belki de yalnızlığın saracak olan,
Ahtapot kolları arasına,
Sığınmaktan başka çare bulamaz…
…
Ama kendini yenileyecek,
Kusursuz şekilde iyileştirecek,
Yüreğindeki sevgisini, mutluluk,
Ve hayattan aldığı zevkleri,
Birkaç tık daha yükseğe çıkartacak değerleri arayıp bulup yaşamaktan,
Hiçbir zaman vazgeçmez…
İçinde bulunduğu sıkıntılar,
Engeller, zorluklarıyla acı veren,
Olayların karşısında artık pes etmez,
Yukarıdaki aramalarında sorduğu,
Bazı sorulara elde ettiği,
Ana fikir ise şudur;
HAYAT İSİMLİ BU SAHNEDE
HER ZAMAN GÜVENİLECEK
TEK KİŞİ SADECE İNSANIN KENDİDİR;
KENDİNİ DOST EDİNEBİLİRSE
BAŞKA DOSTA GEREKSİNİM
DUYMAYACAKTIR…
…
Hayat bu isimli sahnedeki
Oyunların perde arkasını artık,
Somut biçimde görüp öğrenmiştir,
İşitileceklerini fazlasıyla işitmiş,
Okunacakları dikkatle okumuş,
Yazılacak şeyleri içinde biriktirmiş,
Bazılarını da kitaplaştırmıştır…
…
Öyle ki artık sert olmayı,
Merhametsizliği, iyi olduğu
Kadar kötü olmayı, bağışlamayı,
Tek başına kalmayı, öz doğasını,
Olduğu gibi kabul edip boyun eğmeyi,
Hayatı boyunca bilgece uygulayacaktır…
…
SONUÇ OLARAK;
Ancak hangi yanıta ulaşırsa ulaşsın;
İnsanın bu sahnede kaldığı sürece,
Kendini, gördüğü, görmediği,
Dokunduğu dokunmadığı,
Canlı cansız her varlıkta,
Burada bulunma amacını araması,
Sorgulaması asla bitmeyecektir…
…
Tam bulduğuna inandığında,
Sil başa her şeye yeniden döner;
Kaybettiğim dediğinde ise yeniden
Keşfettiği ve yanında bulduğu da,
Şaşmaz biçimde sadece kendi olacaktır…
…
Hayat isimli bu döngü kuşaklar,
Boyunca, böylece devam eder…
Akıllı insan buna ÖMÜR dendiğini
Bu sonuca ne kadar erken,
Zamanda ulaşırsa,
Hayatın kendinden saklanan
Bazı zevklerinden,
Daha çok yararlanacağı bilinciyle;
Bu sahnedeki rolüne tam uyum sağlar
Kendini aşıp, olayların örsünde,
Zamanın çekiciyle dövülerek,
Olgunlaşıp bilgeleşir;
…
Aklını iyi kullandığında da,
Bir ömürlük süreye belki de
On, yirmi, hatta daha fazla
Hayat deneyimi sığdırmayı
Başaracaktır…