Kısa kısa  (4)

      II. Kemal

      Türkiye’ nin önünde aydınlık bir kapının açıldığını söylemek mümkün mü Kemal Kılıçdaroğlu’ nun aday olmasıyla?

Adından söz edilemez olan burjuva demokrasisine, güvenini tamamen yitiren adalete tekrar dönebilir mi Türkiye?

İşlevsizleşen parlamenter sistem işlevli hale getirir mi?

Bu ve benzeri sorulara yanıt vermek için Erdoğan’ nı alt etmek gerek.

Edebilir mi?

Eder!

Çok kolay eder.

Peki, normal seçim yoluyla Erdoğan gitmezse – ki bu ihtimal hep var. Seçimlerde hile var diyerek veya yine sağda solda bombalar patlatılarak, siyasi cinayetler işlenerek veya depremi bahane ederek- 6 masanın B planı var mı? Sonucu kabul edecek mi? Erdoğan’ ın iktidarda kalmasına, “Ne yapalım diyerek” seyirci kalacak mı?

Göreceğiz!

Ülkede kan dökülmesin diyerek yine pasif muhalefete devam etme ihtimalleri de çok güçlü.

Ama benim demek istediğim bunlar değil.

Kemal Kılıçdaroğlu’ na Gandi benzetmesi yapıyorlar.

Ben benzerlik bulamıyorum, sadece biraz fiziki benzerlik var, bir de yapmış olduğu ‘Adalet’ yürüyüşü.

  1. Kemal denebilir mi Mustafa Kemal’ den sonra?

Denebilir!

Akp iktidarı Osmanlı dönemini aratmayan bir yönetim anlayışı içinde ve çoğu uygulamaları Osmanlı’ yı aratmıyor ve de Tarikatlarla yönetiliyor ülke.

6 Masanın içindeki olan muhafazakârlardan dolayı ll. Kemal olabilme olasılığı da zayıf, güçlü reformlar yapamaz.

Kılıçdaroğlu her ne kadar kimi kurumlardan ve 5’ li çeteden hesap soracağım dese de hesap sorabilir mi?

Tarikatları karşısına alabilir mi?

KİT’ leri yeniden inşa edebilir mi?

Bu sorunun yanıtını 6’ lı masanın pozisyonuna bakınca net yanıt veremiyorum.

  1. Kemal Osmanlının karanlığından aydınlığa taşıdı, aydınlanma hareketini yaratarak Türkiye Cumhuriyetini kurdu; önemli reformlara imza attı; tarikatların palazlanmalarının önünü almakla kalmadı, dini devlet işlerinden ayrı tuttu.

Peki, ne olur?

  1. Kemal ne yapabilir?

Parlamento eski işlevine döner, yargıya güven biraz artar, demokrasi fabrika ayarına döner ve en önemlisi tek adamın iktidarından kurtulur ülke.

Bunlar için bile ll. Kemal dönemi için oy verilir, destek olunur.

 

Kötüden kaçmak

“İnsanları tanıdıkça hayvanları daha çok seviyorum.”

Şöyle bir bakınca ne kadar anlamlı bir söz değil mi? Ve bu sözden ne çok anlamlar çıkarılır!

Bu sözü hepimiz kullanıyoruz ama aşırı hayvan severler daha sık kullanıyor.

İnsanın kötüleşme noktasını nede güzel ifade etmiş sözü eden kişi.

Kime ait bu altın söz?

Alman edebiyatçı Johann Wolfgang von Goethe’ ye. 1749 da doğmuş, 1832 de ölmüş.

Tam iki yüz yıl önce söylemiş bu sözü. Acep bugün yaşasaydı Goethe bugünün insanı için nasıl bir ifade kullanırdı?

Bugün de şöyle diyenler var:

Ne puçluklar gördüm, ne ihanetlere tanıklık ettim, ite dalaşmak yerine çalıyı dolandım, namertlerden uzak oldum, kendini bilmezlerin sofrasına oturmadım, soytarılara yüzümü döndüm, yalancılara, orospulara itibar vermedim…

Annemde şöyle derdi:

“Dışarısı kötü dolu oğlum, çok gezme onlarla ayağında bok taşırsın.”

Çok doğru değil mi bu sözler, altın değerinde gibi?

İnanmalıyız, inandırmalıyız çocuklarımızı bu söze; bizden istenen bu.

Beni ne acıtıyor biliyor musunuz bu sözlere solcuların/ devrimcilerin inanması, kullanması.

Kötüden, kötülüklerden uzak olmak…

Uzak durmak ne demek ya?

İnsanı insan yapacak olan tek şey kötülüklerle mücadele etmesi, iyiliği çoğaltacak olmasıdır. Uzak durarak kim kimi değiştirebilir, kim kimi etkileyebilir?

Çalıyı dolanarak, kötülüğü izleyerek mi kötülük yok olacak?

Kötü durmuyor yerinde iyiyi alt etmeye çalışırken, iyi niye uzak duracak kötüden?

Uzak durmak korunmak ve korumak değildir teslimiyettir, yenilginin başlangıcıdır.

Hayvanları sevmeliyiz ama insanı tanıdıkça insanın insanlaşma mücadelesine daha bir önem vermeliyiz.

Örgütlü bir kötülük, örgütsüz bir iyilik var.

İnsan sürekli bozuluyor, kötülüğe daha kuvvetli teslim oluyor, bunda hem fikiriz. Bunun da tek nedeni kapitalist sistemin kötülüğü çoğaltması ve örgütlemesidir. Kötüden uzak durmayı bize öğreten de mevcut kapitalist sistemin ta kendisi.

Kötü insandan uzak durun!

Kötü insanı iyileştirin demez, ona güzellikleri anlat, iyilikle tanıştır hiç demez.

Biz ne demeliyiz?

Tersini!

Kötüden uzak durmak yerine kötü insana daha yakınlaşıp iyiliğin daha güzel olduğunu anlatmak, kötüleri iyilerin safına çekmek.

Şunu bilmeliyiz, çok iyi bilmeliyiz:

Kaçan kovalayana yakalanır.

Kaçacak olan iyi olmamalı burada.

Bir başımıza bunu başarmamız çok zor, iyilerinde örgütlü olması şart.

İnsanı güzelleştirmek, hayatı yaşanır hale getirmek istiyorsak, kötülükle mücadele etmek zorundayız…

Yani bir korkak gibi çalıyı dolanmamalıyız.

Bunları da Okuyabilirsiniz

Daha ne kadar öleceğiz, daha nasıl öleceğiz?

TÜM KADIN KARDEŞLERİMİZE SELAM OLSUN!!! Kadın cinayetlerinin özellikle son 10 yıldır arttığı ülkemizde önlem alınmamasını …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir