Kısa Kısa (5)

Kadın dedi ki: 

      “Ben de bu vajina oldukça gittiğim yerde yediğim içtiğim şeylerin hesabımı ödeyecek bir enayi erkek bulurum.”

       Doğru diyor! Bulur! Rahat bulur!

       Bir kadında şöyle diyor:

       “Cimri erkekleri sevmem. Eli cebine gidecek erkek dediğinin. Hesabı öderken eli titreyen erkekler beni bulmasın.”

       Bir başka kadında:

       “Kadına hesap ödeten erkek erkek olarak sokağa çıkmasın.”

       Bu sohbetin ortalarına doğru bu kadınların ortak söylemi şuydu:

       “Kadın ve erkek eşittir!”

       Hay daa…

       Bu durumda eşitlik söz konusu olur mu sizce?

       Halkımızın bir sözünü anımsadım tam da bu noktada:

       “Parayı veren düdüğü çalar.”

       Bugün yediğinin içtiğinin hesabını ödetirsin, yarın başka şeylerinin hesabını…

       Ayrıca erkekler öyle enayi falan da değil, hesabı boşa ödemez.

       Neyse biz eşitliğe gelelim.

       Hesabı ödeyen hesabı ödenenden üstündür, üstünlüğünü baştan kabullenmedir. Bu noktada eşitlik baştan yok demektir.

      Kölelerde para olmaz, sahiplerde olur.

      Erkekte her yerde üstünlüğünü kabul ettirmek ister. Hesabı kadın ödeyemez, erkekliğini yerlerde çiğnetemez.

      Burada sorgulanması gereken bir nokta da kişilikler?

      Her gittiği yerde hesabının ödemesini isteyen kadın ne kadar kişilik sahibidir, ne kadar olgundur, ne kadar kendisidir, ne kadar özgürdür?

     Erkeğin cüzdanına bağlı olan kadının eşit olması söz konusu bile olamaz.

     Eşitiz dediği erkeği de enayi gibi göremez.

     Özgürleşmek bağımsız bir birey olmaktan geçer.

     Bunun içinde kişilikli olmak gerekiyor.

      İleri demokrasi 

      Kemal ll. Kemal olur mu?

      Bu soruyu daha önce sormuştum.

      Pek olabileceğini düşünmeyenlerden biriyim.

     Demokrasi diyeceksin ama tıpkı Akp de, Mhp de olduğu gibi parti içi demokrasin olmayacak; adaylar parti yönetmenlerince belirlenecek, bu olmaz hiç olmaz.

     Düşünmediğin birini neden desteklemeli diyorsun diye bir soru geldi.

     Neden olamayacağını söylemeye çalıştım, dedim ki:

     Olabilmesi için önce kapitalizmden kopması, bağımsızlaşması gerekiyor. Emperyalizme bağlıyken l. Kemalin yaptıklarını yapabilmesi imkânsız! Türkiye’ nin her politikası emperyalist ülkelerce belirleniyor. Tarım politikasından tutun da sanayileşmeye, dış politikasına kadar…

     Peki, neden desteklenmeli buna rağmen:

     Kısa vadede sosyalist yaşama geçmek imkânsız, bunu bilerek kısa vadede acil duran sorunu çözmek gerekiyor, bu ileriki yıllarda evrilecek yaşamın kapılarını erken aralayacaktır.

     İvedilikle akp diktasından kurtulmak gerekiyor.

     Eğer Akp bir beş yıl daha iktidarda kalırsa ülke Afganistanlaşacak, Tarikatların gücü ülkeyi etkisi altına alacak.  Nüfusun yarısını oluşturan kadınlar sosyal yaşamdan çıkartılıp eve hapsedilecek.

     Her felakete kaderin planı diyeceğiz.

     Tek adamın demokrasisi, adaleti, vicdanı olacak.

     Son depremde ve sel felaketinde olduğu gibi insanın değeri bitecek.

     Akp demek ölüm demek, yoksullaşma demek…

     Akp faşizminden kurtulmak için ll. Kemal desteklenmeli.

     Başka lüksümüz yok!

     Ya akp diktası, ya da bir adım ileri rahatlama.

      Teslimiyet 

     Bildiğimiz gibi köleleşme sınıfların ortaya çıkmasıyla başladı.

     Bir kesim – ki bu kesim azınlıktır- egemenleşirken, bir kesimde -çoğunluk- köleleşti.

     Köleleşmenin bir diğer adı da teslimiyettir, koşullu veya koşulsuz, bilerek veya bilmeyerek kendini egemen sınıfa sunmaktır, onun bilinçli veya bilinçsiz hizmetine girmektir.

    Köleleşme, yani teslimiyet nasıl oluştu?

    Zor yoluyla ve çıkar yoluyla ve bir de inanç yoluyla.

     Burada hemen devreye dinler giriyor. Dinler oldum olası egemenlerin ideolojisi olmuştur. İnsanlar Tanrıyla ve cehennemle korkutularak tesir altına alınmıştır.

     Egemen sınıf inşaları teslim almak için dinle yetinmiyor, başka şeyleri devreye sokuyor.

     Kumar, uyuşturucu, futbol, alkol…

     Bu tür bağımlılıklar insanı sosyal yaşamdan uzaklaştırıp bireyselleştiriyor, kendi halinde birer insan oluyorlar, ya da eve kapanıyorlar, mapus hayatı yaşıyorlar.

    Bunlar içinde toplumsal duyarlılık içinde olanlar da olabilir ama bunların duyarlılığı kendi kendilerinedir, egemenler onların duyarlılığından asla tedirgin bile olmazlar. Çünkü bağımlı olanlar örgütlü duruş içinde olamazlar, çünkü onlar akıllarıyla, bedenleriyle teslim olmuşlardır.

     Tüm dünya da olduğu gibi bugün Türkiye’ de yapılan budur.

     Dinle toplum teslim alındı, alınıyor.

     Bununla yetinmiyor egemenler/ kapitalistler futbolla toplumu teslim alıyor. Hemen hemen her kahvehanede kumar oynatılıyor, bu da yetmiyor devlet teşvikiyle oynatılan kumarlar var, piyango gibi, loto gibi, at yarışları gibi.

    Bu da yetmiyor. Türkiye uyuştu pazarında ön sıralarda ve çok kolay elde ediliyor. Uyuşturucu kullanma oranı ortaokullara kadar inmiş vaziyette.

     Ve alkol.

     Bir toplumu kolay yönetmek istiyorsan uyuşturacaksın.

     Akp’ nin başarısı da buradan geliyor.

     Uyuştur ve toplumun reflekslerini toplu toplu buda.

Bunları da Okuyabilirsiniz

DEVLETİ KAYITSIZ ŞARTSIZ SEVİN…

Her insan yaşamı boyunca iki devlete sahiptir; 1-Sınırları içinde yaşadığı kurumlarıyla bağlı ve sorumlu olduğu …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir