Bugün çok mutluyum. İnsana ve toplumlara en çok yakışan yönetim şekli cumhuriyetimiz tam 100 yaşında… Nice yaşlara derken bize bu yönetim şeklini uygun gören ülkemi taçlandıran yüce Atatürk’ümüze duyduğum minnetimi ve saygılarımı bir kez daha dile getirmek isterim.
Atatürk bu yönetim şekli ile bize padişahın değil, Allah’ın kulu olduğumuzu hatırlattı. Padişahlar halka kulum derken Atatürk bizden böyle bir hitap istememiştir. Son derece mütevazı biridir. Hatta bunu anlatan küçük bir örnek vermek isterim. Cumhuriyet’in on ikinci yılında Atatürk için çeşitli pankartlar hazırlanır. Değişik, değişik sloganlar. Örneğin “Atatürk bu milletin en yücesidir.” gibi… Atatürk dövizlere bakar. Hiçbirini beğenmez. Kâğıdı, kalemi alır ve şunları yazar: “Atatürk, içimizden biridir. “
Atatürk’ün cumhuriyeti 29 Ekim’de ilan etmesinin sebebi de çok güzeldir. Ulu önderimizin bu tarihi özel olarak seçmesinin nedeni, 30 Ekim’e beş yıl sonra attığı bir tokat olmasıdır. 30 Ekim 1918 tarihinde Mondros Ateşkes Anlaşması imzalanmıştır. Bu anlaşma maalesef birilerinin ihaneti nedeniyle Osmanlı Devleti’ni bitiren, sonucunda da İngiliz işgaline yol açan bir parçalanma ve çöküş anlaşmasıdır. Yani Ata’mız, Türkiye Cumhuriyeti’ni 29 Ekim 1923’te ilan ederek aslında 30 Ekim’e karşı “Türk milletinin ahını ve intikamını” ilan etmiştir.
Türk Milleti kimseye kul köle olamaz. Kimseye esir olamaz. Kurtuluş Savaşımız ile bunu dünyaya ispat ettik. Yaşasın Türk Milleti, yaşasın cumhuriyet!