Sosyalizm Milimetrik Mücadeledir

“Dün ile bugün arasında bir kavga çıksa yarın kaybeder” diyor Churchill.

Bugün ile yarın arasında bir kavga çıksa bugün kaybeden yine yarın olur, diyorum.

Yarının gelmemiş olmasından mı, soyutluğu ifade etmesinden mi olur bu yenilgi?

Ama hep diyoruz ya umut!

Umudunu yitirme.

Umut bir sonraki anı ifade ettiğine gire, şu anı, bugünü ifade etmiyor?

Ama, “Yarınlar bizim” diyor Alirıza Binboğa.

Dünle, bugüne yenilecek bir yarın (umut) ne kadar güzel, ne kadar güçlü, çekici ve arzulanır olabilir ki?

Devrimciler (Sosyalistler) hep yarınlar üzerinden söylemlerde bulunur, fikir üretir, yarınların yaşanılır oluşunu anlatırlar.

Düne, bugüne yenilecek olan yarın ne kadar yaşanılır ve inandırıcı olabilir?

Ama son derce güzeli, cazip, reddedilemez söylemlerle dolu sosyalizm fikri.

Düşünelim şöyle kısaca, öyle uzun bolu düşünmekte gereksiz.

Ne diyor devrimciler halkla?

Eşitlik diyor. Bu bile reddedilemez.

Muhteşem bir söylem:

Eşitlik!

Her alanda eşitlik! Eğitimde, sağlıkta, gelir dağılımda…

Kimse evsiz olmayacak, her bireyin evi olacak. İşi olacak, sekiz saat, on saat değil, altı saat, beş saat çalışacak, kalan zamanlarda sosyal aktivelerde bulunacak. Hastane kapılarında ölmeyecek, ilaç bulur muyum kaygısına kapılmayacak. Emeğinin karşılığı olan ücreti alacak. Sınavsız okuyacak, yeteneğine göre bölümler seçecek, bilimsel eğitim olacak. Açlık olmayacak. Kadın cinayetleri, hırsızlık, taciz ve tecavüzler olmayacak. Milli gelirden herkes eşit olarak payına düşeni alacak…

Ne kadar cazip!

Böyle bir yaşama kim hayır diyebilir?

Diyor halk ama.

Diyor ama hayran hayran da dinliyor, sonra kalkıyor kumar masasına oturuyor veya en yakın ganyan bayisine, Milli piyango bayisine gidiyor, havuzda toplanan paranın önemli miktarını tek başına almak istiyor.

Eşitlik söylemi kaldı mı şimdi havada?

Bir türlü somutlanamadı halkın zihninde sosyalizm.

Somutlanamaz da hemen.

Ezilen, sömürülen, aşağılanan halk böyle bir yaşama balıklama atlaması gerekirken en yakın piyango bayisine gitmesini nasıl açıklayacağız?

Bunun için çok iyi sosyal bilimciler gerekli.

Yarın kavramı soyut olduğu için, yani elle tutulur veya hissedilir olmadığı için, yani henüz yaşanmadığı için bugünle kavga etmesi de saçma olmaz mı?

Somutla soyutun kavga hali bile aptalca geliyor değil mi?

Ama yaşanmış sosyalizm gerçekliği de var.

İnsanlığın önünde böyle bir deneyim var.

Demek ki umut ve yarın kavramı öyle soyut değil.

Başa dönelim; Bugünü kapitalizm olarak görüyorsak ki öyle, yarında sosyalizm oluyor haliyle.

Bugünle yarının kavgası sonucunda yenilen yine yarın oluyorsa, yani sosyalist yaşam oluyorsa, o zaman gelecek için verilen, sosyalizm için verilen kavga anlamsız mı oluyor, boşa mı oluyor?

Yenilecekse, yenilecek olan için kavga vermeye ne gerek var?

Onca savalar verildi Rusya da, Çin de,  Vietnam da, Kore de, Küba da, Bulgaristan da, Arnavutluk ta, Nikaragua da…

Bu sosyalist ülkelerin hepsi yenildi, kapitalizmin inşasına yöneldiler. Küba kaldı kala kala, orası da kapitalizme geçiş süreci içerisinde.

Umut için, yarın için, sosyalizm için, sosyalizmin en temel söylemi olan eşitlik için mücadele etmeye gerek yok o halde.

Böyle mi demeli insan, böyle mi bakmalı bir devrimci, teslim bayrağını ölmeden çekmeli mi?

Hemen şimdi devrim hayalleri olan kişiler ve örgütler bana kızacak ama ben kızmalarına takılmadan söyleyeyim:

Sosyalizm en az yedi yüz yıllık bir mücadelenin ürünü olacaktır.

İnsanın insanlaşma mücadelesi milimetrik mücadeledir. Toplumsal iktidarı milim milim ele geçirmeyle oluşacak bir süreçtir.

İhtilallerle görüldü ki toplumsal iktidar ele geçirilmiyor. Ayrıca güçlenmiş kapitalist ülkeler zayıf ve tek olan ülkeleri bir kaşıkta boğacak kadar güçlü.

O zaman geçiş/ dönüşüm güçlü ülkelerden başlayacak tezi önem kazanıyor.

Toplumsal dönüşümlerde güçlü ülkelerden başlamadı mı nitekim? Kölecilikten feodaliteye, feodaliteden kapitalizme geçiş… Kapitalizm sadece sanayi alanında güçlenmedi, aynı zamanda toplumsal iktidarı da milim milim ele geçirdi, toplumun katılımıyla dönüşüm gerçekleşti. Çünkü kapitalizm yeniydi, umuttu, ilericiydi, devrimciydi…

Toplumlar içinde yaşadıkları topluma doygunluk yaşamadan dönüşüme yönelmiyor, balıklama atlayacağı güzelliklerden söz etsen de.

İlla ki doygunluk gerekiyor.

Peki, insanlık kadar bekleyecek mi o günü?

Hayır!

Beklemekle dönüşümler olmaz.

Köle isyanları olmasaydı, feodalizme geçilmezdi, köylü isyanları olmasaydı kapitalizme geçilmezdi.

İşçi mücadeleleri olmadan sosyalizme geçiş de hayal olur.

Yarın bugüne hep yenilir.

Bunları da Okuyabilirsiniz

DEVLETİ KAYITSIZ ŞARTSIZ SEVİN…

Her insan yaşamı boyunca iki devlete sahiptir; 1-Sınırları içinde yaşadığı kurumlarıyla bağlı ve sorumlu olduğu …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir