Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Adana Milletvekili, TBMM Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Üyesi Ayhan Barut, AKP iktidarının giderayak Meclis’e sunduğu tarım ve ormancılıkla ilgili yasal düzenlemelerin derhal geri çekilmesini istedi. AKP’nin yasa teklifiyle tarımsal üretim ve üreticileri cezalandırmaya çalıştığını, çok uluslu şirketlerin önünü açtığını bildiren Barut, “Bu teklif temel hakları güvenceye alan Anayasa da aykırıdır. İzinli, zorunlu, planlı ve sözleşmeli üretim, ürün mecburiyeti gibi dayatmalarla çiftçiye yasak getireceğinize, üretime ve üreticiye yeterli destek verin, bu teklifi geri çekin” dedi.
BAKAN KİRİŞÇİ’YE TEPKİSİ SÜRÜYOR
Tarım ve Orman Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi görüşmelerinde CHP Grubu adına ilk bölüm üzerinde söz alan CHP Adana Milletvekili Ayhan Barut, deprem ve sel felaketinde yaşamını yitirenleri anıp başsağlığı dileklerini paylaştı. Önlenebilir acıların tekrar yaşanmaması için herkesi seferber olmaya çağıran Barut, “Sorumluluklarını yerine getirmeyip asrın ihmaline neden olanları ve ‘Ölüm hep bize mi düşer usta’ diye haykıran ozanı ansımsatarak ‘Selde insanlarımız öldü ama toprak da suya kavuştu’ diyen, vicdanları yaralayan sözleri kınıyorum” diye konuştu.
“ANAYASAYA AYKIRI TEKLİF SAKINCALARLA DOLU”
Tarımın stratejik öneminden söz ederek yasa teklifinin Meclis’e getiriliş biçimini de sert sözlerle eleştiren Ayhan Barut, sözlerine şöyle devam etti:
“Yaşamın her alanını bütünüyle ilgilendiren tarım, ortak akla ihtiyaç duymadan tek kişinin yönetebileceği bir sektör hiç değildir. Üniversitelerden mesleki örgütlere, uzmanlardan sektör paydaşlarına, odalardan borsalara kadar herkesin ve kurumun ortak vurgusu ulusal ve sürdürülebilir tarım politikaları olmalıdır ve bu da şarttır. Bu zorunluluk ışığında bütüncül, kapsayıcı, nitelikli, kamucu önlemler almak, düzenlemeler yapmak ve adım atmak mecburidir. Eğer böyle bir yöntem belirlenmezse günübirlik tedbirlerle, pansuman tedavilerle, eksik çözümlerle, yanlış düzenlemelerle; gıda, tarım ve orman alanındaki sorun yumağı her geçen gün artacak ve işin içinden çıkılmaz bir hâle gelecektir. Bu nedenle tarımla ilgili yapılacak her türlü düzenlemede her türlü yasal değişiklikte sektör paydaşlarının, ilgili meslek kuruluşlarının, birliklerin, odaların, çiftçi kuruluşlarının, sendikaların, üniversitelerin dâhil edildiği geniş bir platform etrafında belirlenmesi gerekiyordu. Ne yazık ki ülkemizde tek adam yönetimine özgü yine ‘Ben bilirim’ ve ‘Yaptım oldu’ tavrı bu yasa teklifi sırasında da kendini göstermiştir. AKP milletvekilleri gidiyorsunuz ve bunu da biliyorsunuz ama hâlen iktidarınız seçim arifesinde giderayak yangından mal kaçırır gibi kanun tekliflerini getiriyor. Bu teklif çoğu yönüyle eksiktir, Anayasa’ya aykırıdır, temel insan haklarını çiğnemektedir, ortak akıldan uzaktır ve muğlak ifadelerle ve yanlışlarla doludur.”
“ÖNCELİK FELAKETLERDE OLMALIYDI”
Yasa teklifiyle ilgili komisyon görüşmelerindeki sözlerini anımsatarak düzenlemenin geri çekilmesi talebini yineleyen Ayhan Barut, şöyle konuştu;
“Bu yasanın derhâl geri çekilesi gerekiyor ve bu yasanın geri çekilmesini bir kez daha talep ediyorum. Bu yasa teklifinde, Komisyon görüşmelerinde de ifade ettiğimiz üzere, sakıncalar, bir dolu sakıncalar ve bir dolu sakınca içeren düzenlemeler var, buna izin veremeyiz. Biz isterdik ki burada, tarımda çok daha acil çözülmesi gereken sorunlar var. Bir deprem felaketi yaşadık, arkasından bir sel felaketi yaşadık. Özellikle deprem felaketi yaşadığımız bölgede tarımdaki acil çözülmesi gereken konularla ilgili çiftçimize ve tüm üreticilerimize bu bölgedeki olumsuzluklarla ilgili bir adım atılsın isterdik ama maalesef iktidarınız oralı dahi olmadı.”
“ÇÖZÜM YOKSA KRİZ VAR”
Deprem bölgesinde yaşanan sorunlara dikkat çekerek AKP iktidarını göreve çağıran Ayhan Barut, şunları vurguladı;
“Deprem bölgesi 11 ilden oluşuyor, bu illerde toplam 15 milyon civarındaki nüfusun 2,7 milyonu köylerde yaşıyor ve
yine ülke ticari faaliyetlerinin yüzde 12’si bu bölgede, tarımsal faaliyetlerin yüzde 16’sı bu bölgeden elde ediliyor Yine bitkisel üretimin yüzde 20’si bu bölgeden sağlanıyor, hayvansal varlığımızın da yüzde 15’i bu bölgede. Yine, ülkemizdeki toplam 402 milyarlık tarımsal hasılanın 57 milyar lirası bu bölgeden elde ediliyor. Peki, bu bölgeyle ilgili nedir burada konuşulan? Bölgede çiftçilerimizin traktörleri, tohumları, hayvanları enkaz altında kalmış. Çiftçilik öyle bir meslek ki çiftçilerimiz bir taraftan cenazelerini defnederken, acılarını dahi yaşayamadan diğer taraftan tohum ekmek, tarlasına gitmek durumunda kalıyor ancak çiftçilerimizin ekebileceği bir tohum yok, kullanabileceği bir ilaç, gübre yok ya da satın alabileceği bir işletme yok. Aynısı besicilerimiz için de geçerli. Eğer böyle devam ederse, bu bölgeye özgü çözümler üretilmezse ya da tarımdaki acil sorunları çözmezsek buradan açık ve net söylememde fayda var: Önümüzdeki dönem yeni bir gıda kriziyle karşı karşıya kalırız ve tüketiciler bu gıdaları yüksek fiyatla tüketmek zorunda kalır. Biz, ülkemizi canımızdan çok seviyoruz. Tarımsal üretimin sürmesi, çiftçinin yüzünün gülmesi için mücadeleyi sürdürüyoruz lakin bu yasa teklifinde sakıncalı konular geri çekilmeden adım atmak neredeyse imkânsız, herkes gibi sorunlara çözüm istiyoruz.”
CEZALARA VE ÇOK ULUSLU ŞİRKETLERE DİKKAT ÇEKTİ
Yasa teklifinin içindeki sakıncalı hususların altını çözerek uyarı ve önerilerini dile getiren Ayhan Barut, şunları dedi:
“Teklifte yer alan, alan planlama, planlı üretim, izin alma, sözleşmeli üretim, cezalar ve yasaklar gibi maddeler var. Hangi teknik kadroyla, hangi altyapıyla planlı üretim yapacaksınız? Çiftçi ekeceği ürüne izin almak için masa başında oturan bürokratlardan mı izin alacak? Madem bir yasa teklifi getirdiniz, planlı ekmeyi düşünüyorsunuz içerisinde de sözleşmeli üretim var, izin alma var, planlı üretim var; o zaman Tarım Bakanlığına 1.200 kişilik komik atama neyin nesi? Öyleyse bu alanda atama bekleyen ziraat, gıda, veteriner hekim, su ürünleri, tekniker ve teknisyenlerin atamalarını da gerçekleştirmek gerekmiyor mu? Plan önemlidir ama siz çiftçimizi akıl almaz gerekçelerle cezalandıramazsınız, tarlasını, bahçesini elinden alamazsınız. Özellikle tarımsal üretimde planlama bütünlüklü, sürdürülebilir politikalarla yapılır. Tarlasını, bağını, bahçesini, mevsim şartlarını gözetmeden özellikle buralara nelerin ekileceğini, nelerin dikileceğini de çiftçiden daha iyi kimse bilemez. Örneğin, bir ürün ekmeye karar veren, buğdaydan başka zorunluluğu olmayan bir çiftçiye ‘Buğday ekemeyeceksiniz’ diyebilir misiniz? O çiftçi ne yapacak? Çiftçinin bahçesinde dikili ağaçlarını ne yapacaksınız, söküp bir tarafa mı atacaksınız ya da çiftçiye hapis cezası mı vereceksiniz? Dolayısıyla yalapşap düzenlemelerle tarımda derinleşen bu sorunları çözme şansınız yok. Tarımı çok uluslu şirketlerin tekellerine bıraktınız. Sözleşmeli üretimden bahsediyorsunuz, bölgemizde, Çukurova’da sözleşmeli üretim çok sayıda yapılıyor; özellikle soya ve buğday ürünlerinde yapılıyor ama şundan da emin olun ki bu sözleşmeli üretimde çıkan sorunlar hiçbir zaman çiftçinin lehine çözülmemiştir, hep çok uluslu şirketlerin lehine çözülmüştür; çiftçi bu anlamda hiçbir zaman, hiçbir davayı kazanamamıştır.”
“YASA TEKLİFİNİ GERİ ÇEKİN”
Sürdürülebilir tarım politikaları için iktidarı göreve çağıran Barut, şunları kaydetti:
“Sürdürülebilir tarımsal üretim için daha önce de buna benzer havza bazlı destekleme modeli başarısızlıkla sonuçlandı. Bugün de uygulamak istediğiniz bu kanun teklifi böyle giderse, bu anlayışla başarısızlıkla sonuçlanacaktır. Çünkü bitkisel ve hayvansal varlığımızın envanteri sahada ve uydu yöntemiyle henüz çıkarılmamıştır. Planlı üretimde bölgelerin su varlığı göz önünde tutularak bir üretim deseni belirlemesi net bir şekilde ifade edilmemiştir. Çiftçi Kayıt Sistemi yani ÇKS’ye girilen çok yıllık ürünler için cins tashihi şart. ÇKS kayıtlarında ve belgelerinde bitkisel üretimlerin yanında hayvan varlıkları da yer almalıdır ama bunu da göremiyoruz. Hayvan varlığı küpeye göre değil, sahada bizzat yıllık sayım yapılarak tespit edilmelidir. Bununla ilgili, yine net bir ifade olmadığını görüyoruz, muğlak ifadelerin bulunduğunu gözlemliyoruz. Ayrıca, bu kanun teklifinde ürünlerin ithalat getirisi ve yarattığı istihdam da düşünülmemiştir. Özellikle çok yıllık ürünlerde yasanın onayından önce yapılan üretim ve çiftçinin yapmış olduğu yatırımlar, yıllık masraflar göz önüne alınarak muaf tutulmalıdır. Ne yazık ki bu hususta da herhangi bir madde yok, açıklayıcı bilgi yok. Tekrar söylüyorum: Aklınızı başınıza devşirin, bu tehlikeli adımlardan geçin, bu yasa teklifini derhâl geri çekin.”