Yazar Muhittin Çoban ile seçime doğru söyleşi

Seçim yaklaşırken As Haber olarak yazar Muhittin Çoban’ la seçimler üzerine konuştuk, sizin de aklınızdan geçen soruları sorduk…

Akp gidecek mi?

Akp’ nin hemen gitmesi imkânsız. Özal’ ın ANAP’ ı gibi siyaset sahnesinden silinmesi için zamana ihtiyaç var. Akp’ de çözülme süreci başladı, seçimlerden sonra bu çözülme hızlanacak, ANAP’ tan daha hızlı siyaset sahnesinden silinecek.

Peki Erdoğan?

O da gidecek. Göndereceğiz, insanlığın önünde başka şansı yok, ya göndereceğiz ya da göndereceğiz.

Erdoğan devlet içinde bu kadar kurumlaşmışken, kök salmışken, tüm kurumları eline almışken ve sağlığı da yerindeyken –sağlığı da gösteriyor ki en az bir dönem daha çalışabilir- iktidarı sandıkta buyurun alın der mi muhalefete?

Diyecek! Verecek iktidarı. Aldığı gibi teslim edecek. Kaos çıkartacağını, iç savaş çıkartacağına ihtimal vermiyorum. Türkiye bunu kaldırmaz. Böyle bir ihtimal hep var ama oldukça uzak ihtimal. Erdoğan da, devlet görevlileri de bir iç savaş ister halleri yok.

Ya istenirse?

Buna da hazırlıklı olmalıyız.

Erdoğan’ ın önünde kimse duramıyor. 3. kez aday oldu. Vermem derse iktidarı?

Bunda tek suçlu Yüksek Seçim Kurulu değil, en büyük suç muhalefette. En etkin muhalefetleri Yüksek Seçim Kuruluna başvurmak, itiraz etmekti. Böyle pasif muhalefet olursa Erdoğan beş kez de aday olur. 3. kez aday olamayacağını her yerde dillendirmeleri gerekirdi, bas bas bağırmalıydılar, olamazsın demeliydiler.

Tekrar seçilmesini mi istiyor yoksa muhalefet?

Muhalif parti yönetmenleri kazanmasını istiyor olsa bile halk istemiyor artık. Ayrıca, kanımca muhalefette bu kez istiyor, Erdoğan gitmeli diyor.

Bir sanatçı bir edebiyatçı olarak oyunuzun rengini açıklamaktan geri kalmadınız, okurlarınızı kaybetmekten korkmuyor musunuz?

Ben çok satılsın diye kitaplarım susamam ki? Erdoğan’ın gitmesi benim kitaplarımın satılmasından çok daha önemli. Hem ayrıca zaten Erdoğan kalırsa ben dâhil birçok yazarın kitabi basılmayacak, kitaplar matbaadan çıkmadan sakıncalı denecek, el konacak.

    Akp neden gitmeli?

Çok neden var. Nerden başlamalı.

Akp kötü mü yönetiyor?

Hayır! İyi yönetiyor.

O halde?

Kendi siyasal çizgisine göre, hizmet ettiği kapitalist sınıfa göre gayet de iyi yönetiyor. Bilerek yönetiyor. Aldığı her karar büyük sermayedarların varlığını kuvvetlendirmeye yönelik. Küçük esnaf ve küçük sanayici umurunda değil. Parayı tek elde toplamak için yapıyor bu zamları, bu yüzden işçi, memur, emekli ücretlerinde küçük artışlara gidiyor. Türkiye’ nin her noktasını yabancı sermayedarlara açıyor, maden aramalarına izin veriyor. Kendine bağlı zengin tabaka yaratıyor, beşli çete denen de bu tabaka. Eğitim düzeyi yüksek bir halk istemiyor, bu yüzden okulları sıradanlaştırdı, kalite düştü. Düşünebiliyor musunuz, Türkiye’ nin üçte biri icralık, mallarına el konuşmuş satışa sunulmuş. Bunları kim alır, parası olan. Para buharlaşmıyor, çoğunluktan alınıyor, azınlıkta toplanıyor, yani büyük sermayedarlarda.

Yetmez’ cilere bu kininiz niye?

Kin değil, kindar değilim. Kin düşünmeyi, üretmeyi, sağlıklı yaşamayı engeller.

    O halde, aylar yıllar da geçti üstünden?

Ama hala Akp iktidarda, Tek adam rejimi oluştu ve bunlar özeleştiri vermedikleri gibi tekrar evet deriz diyor.

Ama onlar darbeler olmasın diye, demokrasi gelsin diye evet dediler.    

Geldi mi demokrasi? Gelmedi. Cuntacılar yargılandı mı? Evet, ama göstermelik. Askeri darbelerin önü kapanmış gibi ama bu kez de sivil darbe yapıldı, hatta daha serti geldi, 12 Martı, 12 Eylülü mumla aratıyor. Sorun şu. Bu kendine eğitimli diyen aydın kesin gibi görünen ama hiçte aydın olmayan bu insanlar, toplumu müthiş etkilediler, kararsızların yüzünü Erdoğan’a döndürdüler. Bu insanlar evet diyorsa bir bildikleri var dediler bastılar eveti. Bas bas bağırdık, bu Akp ile demokrasi gelmez. Sultanlık rejimi geldi.

     Demokrasi diye tutturan muhalefet ne kadar demokrat?

İsterseniz bunu başka sohbet konusu yapalım, şu an kendimizi ve enerjimizi Sultanlık sisteminin gönderilmesine harcayalım.

Ama bu çok önemli, kaç parti ön seçimle adaylarını belirledi?

     Hdp dahil, bir çok parti de bu demokratik işleyiş oluşmadı, haklısınız. Adaylar partililere kendini anlatmak yerine liderlerine, liderin etrafındaki yönetmenlere kendini sevdirme çabasına ve yarışına giriyorlar. Parti yönetmenlerinin seçtiği adaylar da halka değil lidere hizmet ederler, onların ağzının içine bakarlar. Üzülerek söylüyorum, atamayla aday belirleyen her parti düşmanına imrenme ve gayreti içindeler.

Ön seçim mi diyorsunuz?

Listeye giremeyenler ya küsüyor, ya ağlayıp zırlıyor, kimi de mızıkçılık yapıyor, karşı partiye çalışıyor. Önceden ses çıkartacaksın kardeşim, partine ön seçimle adaylar belirlemeli diyeceksin, hiç kimse atamayla listeye giremeyecek. Hatta kurultaylarda genel başkanları bile delegeler değil, her ile sandık kurulacak, parti üyelerinin oylarıyla parti başkanı seçilecek.

Bu durumda bu yetmezciler yine seçilirse?

    Bu parti içi ideolojik mücadeleye bağlı. Ama şu da bir gerçek, mesela hiçbir yetmez ama evetçi Sol Parti içinde varlık gösteremez, kabul görmez bunlar. Hdp tabanı da aslına bakarsanız bu yetmez ama evetçileri sevmez ve istemez. Ön seçim olsaydı hiçbir yetmezci listeye giremezdi.

Neden Hdp de yer buluyorlar?

Yetmezcilere kapılarını açarak sanırım Türkiye partisi olacaklarını düşünüyorlar, ortamı yumuşatmak istiyorlar. Cumhur ittifakının hışmını azaltmak isteniyorlar da olabilirler. Ama azalmıyor, zorda kalınca partilerini kapatıyorlar, kadrolarını tutukluyorlar.

Bu bir sevgi olabilir mi?

Böyle sevgi olur mu? Bunlar Akp’yi severek beslemiş insanlar. Özür bile dilememiş bunlar. Ama haklısınız Hdp de yetmezcilere yönelik kuvvetli bir sevgi var, arzu var. Öyle ki bu yetmezciler eş başkanlık bile yaptı, yapıyor.

Hdp’ yi nasıl tanımlıyorsunuz?

Ulusal karakterli bir parti.

İçinde başka halklardan insanlarda var.

Hdp içinde Ermeni, Arap, Suryani ve Türklerin olması o partinin karakterini değiştirmiyor, ki bu güne kadar da değiştirmedi. Hepsinden de beklenilen ulusal mücadelelerine destek.

Sol ve sosyalist partilerle de ittifak içerisindeler, buna ne dersiniz?

Bazı sol ve sosyalist partiler kendilerini bir güce dayamasalar yok olacaklarını sanıyorlar, bu yanlış. Buluşulan yerde ortak mücadeleyi örgütlemek başka, güce sırtını dayayarak bir yerlere gelmek, adından söz ettirmek başka bir şey. Sol ve sosyalistler ulusal mücadelelere destek verirler, bu olması gereken şey, ama solun ve sosyalistlerin başka bir derdi daha var, kapitalizmle mücadele etmek gibi. Hdp ne anti feodalist ne de anti-kapitalist; yani bu kesimin derdi kapitalizmle, emperyalizmle mücadele etmek değil ki. Bu noktada Hdp ile buluşmak imkânsız. Bu olguyu yok sayamam, kalkıp var olmak için Hdp’ nin ardındaki halk gücünden nemalanamam.

Hal böyleyken neden Hdp düşmanlaştırılıyor?

Sağ ve faşist partilere, Sultanlık rejimlere düşman gerekli. Düşman yaratmalılar ki var olsunlar. Bu Osmanlılarda da böyleydi. Osmanlıya özenen, onun karikatürü olan Akp için de bu geçerli. En kuvvetli müttefiki olan Fethullah cemaati bir an da düşmanlaştırıldı. Bunlara içte ve dışta düşman gerekiyor. Hdp’ de böyle. Hdp’ nin zerre kadar korkulacak bir tarafı yok, istemleri de rahatsız edici değil.

Ne yapmalı?

Bu partilere yine sesleniyorum kendi içinizde demokrasiyi işletin, tekrar seçilemem diye korkmayın, iyiseniz tekrar seçilirsiniz. Atamayla halkın karşısına çıkmayın, bu bir dayatmadır. Halk benimsediği, tercih ettiği için değil, mecbur oldukları için size oy veriyorlar. Seçmeni mecbur bırakmayın, halkı demokrasiden uzaklaştırmayın, Sermayenin partileriyle, yetmezcilerle aranıza mesafe koyun.

Tekrar ilk soruya dönelim, Akp, Erdoğan gitmezse…

Gidecek, bu halk sultanlık rejimine artık katlanamıyor.

Nasıl gidecek?

Halk birleşiyor, gönderecek, şurada ne kaldı, sayılı günleri var.

     İnanıyor musunuz?

     İnanıyorum!

 

 

 

Bunları da Okuyabilirsiniz

Adana’nın yeni sesi Kent ve Gündem TV&Gazete açıldı…

Adana’ya yeni bir soluk kazandıran Kent ve Gündem TV&Gazete’nin açılışı gerçekleşti. Deniz Tengip’in imtiyaz sahipliğini …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir