Acının miladıyla başlayan bir hikayedir bu
yaşayıp gelmişiz ormanlar gibi yanarak
her dönemeçte uğultulu uçurumlar
her şafakta uzun uzun kurt ulumaları
Ahmet Telli
Akıp geçti zaman geriye yangınlar, yıkımlar, kin, kan, öfkeyi ve sayısız lanet olasılığı bırakıp…
Şöyle bir geriye dönüp bakınca dört bir yanımızın bir çöplük, bir mezarlığa döndüğünü görüyor insan.
Yerle yeksan olmuş en güzel değerlerimiz.
Şimdi caddelerden, sokaklardan geçilmiyor işsiz ve yoksullardan.
Umudunu yitirmiş çoktan senin ‘’Ey Türk’’ gençliğin. Başını öne eğmiş senin güzel çocukların.
Bir altüst oluş içinde, bir yangının orta yerinde, bir yoksulluk denizinde yok ediliyor vicdana, insanlığa, sevgiye, hoşgörüye ve en güzel değerlere ait ne varsa.
Yandaşlığın şeytanlığa rahmet okuttuğu bir menzile ulaştık 15-20 yılda… Senin ülkende el üstünde tutulan, oluk oluk para akıtılan pislik bir vakıfta el kadar çocuklar tecavüze uğrarken bir gazetenin dönmek için tutulmuş köşesinde, vicdanını yandaşlığa değişenler, ‘’Pedofili hep vardı’’ başlığıyla iğrençliği, rezilliği ve buna neden olanları, görmezden gelenleri savunabiliyor.
Senin ülken kadın, çocuk tecavüzü ve cinayetlerle, kadın ve çocuk mezarlığına dönen bir memleket olarak anılır hale geldiyse kime yazıklar olsun?
Bir ülkede kadına ve çocuğa biçilen değer buysa, bu şiddet durmuyorsa, cemaat, tarikat yurtlarından durmadan tecavüz, istismar haberleri geliyorsa, yetmedi intihar, cinayet haberleri ve ardından yayın yasağı getiriliyorsa bu utanç kimin?
Sağlıkta şiddet, sağlık emekçisine şiddet, doktor cinayetleri…
Ve derin yoksulluk içinde derin bir sessizlik hakim… Yeni bir dönem başladı şimdi. Hatta çoktan başladı. Boşa dememiş, bakkallar, ‘’Biz bitersek insanlık biter’’ diye.
Şimdi yoksulluğun kol gezdiği mahallelerde kaşıkla salça, bardakla yağ, yine bir bardak çay, bir bardak şeker yazdırılıyor borç defterlerine.
Bu koşullarda yaşayan, sırtında taş taşıyıp çocuklarını okutan o eli öpülesi ana-babalardan çok onların her biri ayrı cevher olan çocukları daha da perişan şimdi. Onlar çalışacaktı, kendilerini bugünlere getiren ana-babalarına vefa borcunu ödeyecekti ama hala yük olduklarını düşünüp her gün ayrı kahırla, dertle uyanıyorlar güne.
EYT’lisi, KHK’lısı, geçinemeyeni, işçisi, işsizi, memuru, küçük esnafı, iflasa sürükleneni kara karar düşünürken, şatafat ve lüks içinde yaşayanlar bizden şükretmemizi istiyor.
Yoksulluğu övüyorlar. Zamların bile sorumlusunu buldular sonunda: Allah!
Çalınan sınav soruları, intiharlar, ocaklarına ateşler düşenler, tarikat yurtlarında küle dönen çocuklar, beşli çeteler, irili ufaklı çeteler, ayrışma, bir yanda cihat çağrısı yapan, diğer yanda kadınları taciz eden sığınmacılar, yol geçen hanına dönen sınırlar, koca koca adalet sarayları içinde adaletsizlik dağıtanlar ve suskunluk, sessizlik…
Korku mu, boş vermişlik mi, bana değmeyen yılan bin yaşasın diye mi? Kendi ülkenin öz evlatları düşman olmuş neredeyse birbirine. Kim muhalifse, farklı düşünüyorsa vatan haini…
‘’Açım’’ diyor, kendini asıyor, başka biri üzerine benzin döküp kendini yakıyor siz çıkıp ‘’Bayrak inmez, ezan susmaz’’ diyorsunuz.
‘’Geçinemiyorum’’ diyene ‘’Beka, yol köprü, hastane’’ diyorsunuz. Hala bozamadık sessizliğimizi.
Allaaddin Us’un dediği gibi; Yakılmış yıkılmışlığımsın/Ve hainliğimsin/Umutsuzca çaresizce ölmüşlüğümsün/Diyar diyar katar katar sürülmüşlüğümsün/ Sen halkımsın.
Ekmek parası için kamyon kasalarından savrulup can verirken tarım işçileri, ya da göçük altında kalırken madenciler, inşaatlarda çadır yangınlarında ölürken gencecik insanlar, sevdiklerinin gözyaşlarıydı belki de boşa gitmeyen tek şey… Ruhi Su’nun dediği gibi, ‘’Ama benim ülkemde insan kanı sudan ucuz’’
Denizleri, kıyıları, ormanları yağmaladılar, gölleri kuruttular. Kuşlar da gitti ama bu böyle gitmeyecek.
Son sözü bu ülkenin onurlu ve aydınlık yüzleri söyleyecek. Bu günler de geçecek. Bir suskunluk var ama bu aslında fırtına öncesi sessizlik. Gidiyorlar, gidecekler. Çünkü çöküş başladı.
Yazının başındaki Ahmet Telli dizlerinin devamındaki gibi zulümde bitecek hayatımızda.
Hayatımız göründüğü kadar basit değil/ama anlaşılmaz gibi de değil öyle/çoğunu unuttuk belki şimdiden/belki bitti birtakım bekleyişler/umutlar da bitti bir zaman, sevgiler de/ama unutmayalım/ zulüm de biter hayatımızda.